Yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz bu hayatın yalnızca bildiğimiz, bildiğimizi sandığımız ve bileceğimiz gerçeklerden oluşuyor olması veya ihtimali, fazlasıyla kafa bulandırıcı değil mi sizce de? 5 duyu organımız (hadi 6.sı da benden olsun), bu duyu organları değil mi tüm gerçekliği bizce kesin kılan? Peki, ya bizden daha gelişmiş bir türün daha gelişmiş bir duyu organı varsa? Bu gelişmiş tür bizim kör olduğumuzu düşünmez mi? Ya farklı boyutlar gözümüzün önündeyse ve onu duyu organlarımızla algılayamadığımız için ne yapacağımız hakkında hiçbir fikrimizin olmaması ve o boyut(veya boyutlar) ile hiçbir şey yapmıyor oluşumuz, bizden daha gelişmiş, bilmediğimiz canlılarca çok garip karşılanıyorsa?
Bu konuyu kafada bir örnek ile canlandırmaya çalışalım mesela; 2 boyutlu olduğunu varsaydığımız bir karıncayı bir kalem ile çizdiğimiz dairenin içine koyarsak ve ne yapacağını beklersek karıncanın oradan çıktığını görürüz tam da tahmin ettiğimiz gibi. Peki ya aynı karıncanın etrafına çizdiğimiz engelin bir yüksekliği de olsaydı? Yine hepimizin tahmin ettiği gibi karınca tırmanır ve…. Hayır, bu sefer doğru tahmin edemedik; Bu sefer karıncanın çıkamadığını görürdük. Çünkü bahsettiğimiz karıncanın 2 boyutlu bir canlı olduğunu varsaymıştık ve 2 boyutta yaşamaya alışkın, sınırlarını bilmiyor. Yani yere kalemle çizdiğimiz daire de iki boyutlu olduğu için karınca kendisiyle aynı boyutta olan bu engele hükmedebildi. Ancak kendisine görece 3 boyutlu, yani bir yüksekliğe de sahip olan aynı engeli geçemezdi. Bu demek oluyor ki kendi boyutumuzun altında veya boyutumuza eşdeğer olan boyutlara hükmedebiliyoruz. Ancak söz konusu bizden daha fazla olan boyutlara gelince algılarımız allak bullak oluyor, hayal gücümüz yetmiyor bir üst boyutta neler yapabileceğimiz. Kim bilir biz 3 boyutlu insanların göremediği, algılayamadığı, dolayısıyla üstesinden gelemediği ne gibi üst boyutlar mevcut bu uzayın dokusunda. 4. boyut olan zamana hükmedebildiğimizi düşünsenize bir. Hani şu yüksekliği olan boyutun çevresinde dolanıp, onunla hiçbir şey yapamayan karıncanın 3. boyuta tırmanarak o engelin dışına çıkabildiğini düşünün. İstediği zaman tekrar engele girip çıkabileceğine… Bizim zamana böyle hükmedebildiğimizi düşünebiliyor musunuz şimdi? Zamanda geri veya ileri gidebildiğimizi düşünebiliyor musunuz? Fakat biz insanlar körüz, tıpkı karıncaların bize göre kör olduğu gibi. O halde şimdi düşünelim biraz, biz insanlar kimlerin karıncalarıyız? Ve kimlere göre körüz?…
Aklıma doğal olarak meşhur Platon’un mağara alegorisi geldi. Bu alegoriyi bilmiyorsanız araştırmalısınız, öğrenmek güzeldir. Kendi gerçekliğimiz çapında da olsa öğrenmek güzeldir.
Her neyse… Ne diyorduk? Hah! Ya bizler de bir mağaradaysak ve bizim mağaramız gölgelerden değil de renklerden, boyutlardan, ışıktan, ve daha görüp algılayabildiğimiz, sadece alışkın olduklarımızdan ibaretse. Ya dışarıda, yani bizim algılarımızın dışında, yani bizim algılayabildiğimiz 1, 2, ve 3. boyutların üzerindeki 4. ve daha üst olan boyutlarda bizim renklerimiz yalnızca bir yanılsamadan ibaretse? Ya aslında her şey daha farklıysa ama biz sadece o el feneri sayesinde, yani kendimize göre bile çok küçük bir kısmını verimli bir şekilde kullanabildiğimiz sınırlı duyu organlarımız sayesinde bu kadarına ulaşabildiysek ve bu ulaştıklarımız çok ama çok farklı ve hayal edemeyeceğimiz gerçekliklerin çok küçük bir kısmı veya izdüşümleri ise?
Cevaplanması belki de imkansız sorular, fakat insan, ancak sorguladığında “insan” sıfatını hak eder.Tabii ki her şeyi değil.Sorgulamada insan aşırıya kaçarsa Allah korusun sorgulaya sorgulaya kafir olabilir.
Yazar = Editör
Bu Yazıya Tepkin Ne Oldu ?