Kadı İyaz‘ın huzuruna, aralarında anlaşamayan ve mahkemelik olan iki kişi geldi. Bunlardan biri şöyle bir şikayette bulundu.
-Hac vazifesini yapmak için yola çıkarken bu arkadaşıma emanet olarak yüz altın bıraktım. Fakat hacdan geldikten sonra ona verdiğim emaneti kendisinden geri istediğimde, bunu inkar etti. Ne olur kadı efendi, hakkım olan altınları ondan geri al.
Kadı İyaz, parayı aldığı iddia edilen adama dönüp:
-Hakkında yapılan suçlamayı duydun. Eğer aldınsa inadı bırak ve arkadaşımın emanetini iade et ki, kul hakkına girmiş olmayasın.
Adam kadı efendinin huzurunda da, “kesinlikle böyle bir emanet almadığını” tekrar etti. Tabi bu durumda hüküm vermek zordu. Çünkü adamın biri ısrarla “verdim” diyor, diğeri ise ısrarla “almadım” iddiasında bulunuyordu. Ve bu olaya şahit olan kimse de yoktu.
Bunun üzerine, Kadı İyaz ince bir plan düşündü ve altınları emanet verdiğini söyleyen adama seslendi:
-Sen şimdi git ve bu adama altınları nerede verdiysen bana oradan bir şahit getir.
Eğer orada bir ağaç varsa, o ağacın bir yaprağını veya bir dalını; şayet yoksa yerden bir miktar toprak al ve gel!
Adam parayı bir ağacın altında vermişti. O ağacın yaprağından almak için gittikten bir müddet sonra, kitap okumakla meşgul olan kadı kafasını kaldırıp:
-Bu adam da bizi ne kadar çok bekletti. Nereye gitti acaba? diye söylendi.
Kadı efendinin yanında oturan ve altınları almadığını iddia eden adamın dalgınlığına geldi ve:
-Efendim daha çok bekleriz. Çünkü bana altınları verdiği ağaç buradan çok uzakta, deyiverdi.
Mesele anlaşılmıştı. Bunun üzerine kadı efendi dedi ki:
-Ağaç daha gelmeden şahitlik etti ve sen altınları aldığını itiraf ettin. Ya altınları verirsin, yahut hapsi boylarsın.
Böylece Kadı İyaz, müthiş zekasıyla adama suçunu itiraf ettirdi ve davacının altınlarını geri aldı.
Bu Yazıya Tepkin Ne Oldu ?