Bu yazımda başbakan Profesör Doktor Ahmet Davutoğlu‘nun yazarlığını yaptığı eserleri inceleyeceğiz.
Avrupa’da çoğu üniversitelerde Ahmet Davutoğlu’nun kitapları ders olarak işleniyor.
Kitapların isimlerini gelin birlikte öğrenelim;
1=Küresel Bunalım;
On iki yıl arayla meydana gelen iki yıkım, uluslararası sistemin merkezi güçlerinin yüzleşmek zorunda oldukları sonuçlar doğurdu. Berlin Duvarının yıkılmasından sonra kalıcı ve adil bir dünya düzeninin kurumsal alt yapısı sağlanamadı. Aksine, bölgesel gerilim alanlarında rekabetin kışkırtılması İkiz Kulelerin yıkılması sonrasında yeni problem alanlarını ortaya çıkardı. Kısaca, birinci yıkımın oluşturduğu iyimser atmosferin güç eksenli rekabete kurban edilmesi, ikinci yıkımın kötümser ortamını hazırladı.
Bu iki yıkımın ekseninde yapılan konuşmalardan oluşan bu kitapta, küresel bunalımın felsefi ve stratejik boyutları ele alınmakta; bu bunalımın batı ve doğu toplumlarının yanı sıra Türkiye üzerinde yapacağı etkiler tartışılmaktadır.
2=Teoriden Pratiğe;
“İnsanlık tarihini şekillendiren birçok medeniyet birikiminden harmanlanan tarihi ve çok boyutlu eşsiz coğrafyasıyla Türkiye, tarihi akışın seyrini belirleyebilecek ülkelerin başında gelmektedir. Kitabı oluşturan metinler, 2002-2009 yılları arasında, Türkiye’nin, bu potansiyelini gerçekleştirmek amacıyla yürütülen gayret ve çalışmaların bir hasılasıdır. Özelliği ve özgünlüğü, tarih akarken ve süreç işlerken konuşulmuş ve yazıya dökülmüş olmalarıdır. Bir siyaset yapımcı olarak tarihin şekillenme süreci içinde bulunurken, bir taraftan da tarih yazımına katkıda bulunmaya çalışmanın doğurabileceği sonuçların farkındayım. Ancak tarihin bu derece hızlı aktığı dönemlerde yaşanan olaylar çok kısa sürede tarih haline dönüşür ve an ile tarihi ayırt etmek gittikçe zorlaşır. Olayları içinden yaşamama rağmen, ben dahi bu metinleri yeniden okuduğumda, üzerlerinden çok uzun yıllar geçmiş hissine kapıldım. Ümit ederim ki, bu metinler tarihî süreçlerin daha doğru anlaşılmasına katkıda bulunur.” Ahmet Davutoğlu
3=Stratejik Derinlik;
Türkiye’yi çevreleyen yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta havzaları, coğrafi olarak dünya anakıtasının merkezini, tarihi olarak da insanlık tarihinin ana damarının şekillendiği alanları kapsamaktadır. Soğuk savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik uluslararası ve bölgesel konjonktürde en yakın havzasından başlayarak dışa açılması kaçınılmaz olan Türkiye’nin stratejik derinliğinin yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta bağlantıları ile yeniden tanımlanması ve bu derinliğin jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel boyutlarının dış politika parametreleri olarak kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Modernite Avrupa-Merkezli bir tarihî sürecin eseriydi; küreselleşme ise kaçınılmaz bir şekilde başta Asya olmak üzere bütün insanlık birikimini tarihin akış seyrinde tekrar devreye sokacak unsurlar taşımaktadır. Tarihi birikimi etkin bir açılıma temel sağlayacak toplumların öne çıkacağı bu süreçte Türkiye Tarihî derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafî derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Stratejik açıdan mihver bir ülke olan Türkiye, bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmesi durumunda, yeni dengelerin oluşacağı daha istikrarlı uluslararası konjoktürlere daha uygun şartlarda giren merkez bir ülke konumu kazanacaktır.
4=Osmanlı Medeniyeti;
Modern Türkiye bugüne dek Osmanlı geçmişi ile soğukkanlı bir yüzleşme içerisine girebilmiş değil. Türkiye’de resmî ve akademik çevrelerde hâlâ geçerli olan olumsuz Osmanlı imajı tarihî gerçekliklere değil, ideolojik beklenti ve yönelimlere dayanıyor. Türkiye’yi tarihi birikiminden koparan bu durum onu sağlıklı bir gelecek inşasından da yoksun bırakıyor. Osmanlı geçmişi ve tarihi birikimi ile yüzleşmek sadece Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren bir mesele değil. Osmanlı tecrübesi bütün insanlığın, yirmi birinci yüzyıla tanıklık eden insanoğlunun önüne güçlü bir birikim koyuyor. Osmanlı İmparatorluğu, tarihe malolmuş bir imparatorluktan çok günümüzde de etkisini sürdüren canlı bir medeniyeti simgeliyor. Bu çalışma, Osmanlı medeniyetini anlamaya, dahası bu birikimin bugüne yansıyan boyutlarını göz önüne sermeye yönelik bir çabanın sonucudur. Sanattan topluma, siyasetten ekonomiye uzanan geniş bir yelpazede bu büyük insanlık birikimini çözümlemeye çalışan yazılardan müteşekkil olan kitap, her biri alanında söz sahibi ilim adamları tarafından gün yüzüne çıkarılmıştır. Elinizdeki çalışmanın Osmanlı gerçeğini hamasetten uzak, ilmi ve entelektüel bir çabayla yeniden okumaya tabi tutan her bir bölümü Osmanlı’nın yeniden keşfine rehberlik edecek niteliktedir.
Bu Yazıya Tepkin Ne Oldu ?