Osmanlı Devleti bir imparatorluk olduğundan halkın giyim kuşamı çeşitlilik gösteriyordu. Bu durum Osmanlı toplumunun çok uluslu yapısından kaynaklanmaktaydı. XIX. yüzyılda Sultan II. Mahmud tarafından, ordu ve devlet memurlarına Batı tarzı kıyafet ve başlık olarak fes giyme zorunluluğu getirildi. Fakat bu düzenleme toplumun geneline yayılamadı.
Cumhuriyet Dönemi’ne gelindiğinde Atatürk, Türk milletinin çağdaş dünyanın bir parçası olması için hemen hemen bütün dünyada kabul edilmiş kıyafetleri kullanmasını gerekli görüyordu. Bunun için öncelikle halkın yeni kıyafetler giyme düşüncesine alıştırılması yönünde çalışmalar başlattı. 1925 yılından itibaren orduda kasket ve kep kullanılmaya başlandı.
Şapka ve kıyafetteki en büyük adım 24 Ağustos 1925’te Atatürk’ün Kastamonu’ya yaptığı gezide atıldı. Kastamonu’ya başında bir şapka ile giden Atatürk, burada şapka ile ilgili bir konuşma yaptı. Ardından İnebolu’da yaptığı konuşmada: “Medeni ve uluslararası kıyafet bizim için çok cevherli milletimiz için layık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket elbette bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta kenarlıklı başlık. Bunu açıkça söylemek isterim bu başlığın ismine şapka denir.” diyerek yeni dönemin kıyafet anlayışını açığa kavuşturdu (Atatürk’ün fötr şapka ile bir görüntüsüne aşağıdaki görselden bakabilirsiniz).
Bu gelişmelerin ardından TBMM, 25 Kasım 1925’te şapka giyilmesi hakkındaki kanunu kabul etti. Bu tarihten itibaren şapka ve kasket, çağdaşlığın sembolü olarak Türk milleti tarafından kullanılmaya başlandı.
Aynı zamanda eski döneme ait cübbe, sarık gibi kıyafetlerin din adamları dışında kullanılması kanunla yasaklandı. 3 Aralık 1934’te çıkarılan başka bir kanunla, dinî kıyafetlerin din adamları tarafından yalnızca ibadethanelerde kullanılabilmesi zorunluluğu getirildi. En yüksek din görevlisi olan Diyanet İşleri Başkanı bu uygulamanın dışında bırakıldı. Türk inkılabı kadın kıyafetleri konusunda yasal bir düzenleme getirmedi. Kadınların kıyafet konusunda çağdaş dünyaya uyumlu hâle gelmeleri kendi doğal sürecine bırakıldı. Laiklik ilkesi çerçevesinde yapılan şapka, kılık ve kıyafet düzenlemeleriyle hem toplumda laiklik anlayışı güçlendirildi hem de kıyafette birlik sağlanarak Atatürkçülük’ün halkçılık ilkesi doğrultusunda sosyal eşitlik sağlanmış oldu.
Bu Yazıya Tepkin Ne Oldu ?